Bizi daha uzaklara götürecek otomobillerimiz, vagonlarımız ve uçaklarımız var… Ama uzaklarda görülecek çok şey kalmadı. Aynıyız.
Her şeyi daha gerçekçi kılan özel efektlerimiz, pahalı animasyonlarımız var… Ama peşinden gidilecek hiç bir masal göremiyorum ortalıkta.
80’lerde televizyonlarımız renkleniyor ve yaşamlarımız kararıyorken; şimdilerde telefonlar akıllanırken, türümüz sapıtıyor…
Bugünlerde kendimi ifade edebileceğim daha çok mecra olabilir belki, ama gerçek ve belirlenmemiş bir “kendim” kaldı mı? Bilmiyorum.
Ironik bir biçimde bu kendimden; bu nesnesi olmayan aksimden başka anlatacak, fotograflayacak ya da gösterecek hiçbirşeyim yok dünyaya…Düşüncelerinizle ilgilenebilirim; ancak benimle ilgili oldukları zaman…
Söyleyeceklerinizi dinleyebilirim; ancak benden bahsettiğiniz kadarıyla…
Türümüz tarihin bir yerinde sanayiyle sevişti… Aşklarının meyvası şimdi dijital fetişizmi deneyimliyor…
Her seferinde daha az insanız gibi ve her seferinde daha çok makina…
Bana para karşılığında satmadığın hiç bir şeyi değerleyemiyorum artık… Piyasadan bulmadığım herşey kıymetsiz.
Hiç kazanmadığım kadar çok borcum; sahip olduklarım ve olamadıklarım kadar derdim var…
Sadece istiyorum…
Hiç doymayan kocaman bir ağızım ben. Hiç dolmayan kocaman bir delik… Bir dipsiz kuyu…
Şimdi bırakalım bütün bunları da benden bahsedelim… Cümleleri ben ısmarlayacağım ve sen “aynen…” diye yudumlayacaksın.
Heyecanla… Yorulmadan…
Eylül 10, 2017
arda