37. doğum günümün akşamıydı. Zaman, 1967’den fırlamış bir plakla, daireler çizerek uzaklaşıyordu. Ama saatin gittiği yönde değil… Ben plaktakini takip ettim… Sonra dakikalar, saatleri alıp götürdü… Plaktaki şarkıyla yalnız kaldım.
50 yıl önce, 26 yaşında bir adam, şu 3 günlük dünyada, ölümünden 3 gün önce kaydetmişti bu şarkıyı.
“(Sitting on) the Dock of the Bay…”den söz ediyorum.
Ne yazık ki, (Otis) Redding, Wisconsin’deki Monona Gölü’ne düşen uçağında hayatını kaybetti.
Ama şarkısı, onun düştüğü yerden kalkarak yukarılara, çok yukarılara yükseldi. Şarkı, sahibinin ölümünden sonra, sahibinin sesini zirveye taşıyan ilk eser olarak tarihe geçerken; sanki ölümden sonraki yaşamın varlığına da bir göz kırpıyordu…
Müziği, ölüm(ün)den sonra yaşadı… 50 yıl boyunca benim gibi ölümlülerin yaşamına karıştı… Onların uzaklara dalan gözlerinde, denizleri izledi. Doğum günlerinde gecelerini dalgalandırdı.
Redding şarkısında, körfezin rıhtımında oturup, gemileri ve zamanın geçişini izlediğini söylüyordu. Hikayesinin sonunda Onu, gölün dibindeki enkazdan, uçağın koltuğunda oturur bir biçimde çıkardılar…
Hiç istifini bozmamıştı. Sanki düşen bir uçakta değil de, o körfezdeki rıhtımda oturuyor gibiydi. Gemilerin gelişini, zamanın geçişini izledi… Şarkıda söylediği gibi yaptı… Öylece oturup, kemiklerini dinlendirdi… Sabahın güneşinde, akşamın gelişinde oradaydı…
10 Aralık 1967 ‘de bu trajik uçak kazasından tek kurtulan, trompetçi Ben Cauley oldu. Redding’in yüzme bilmeyen dostu, bir enkaz parçasına tutunarak yüzeyde kalmayı başarmıştı. Ama Cauley için bu travmatik iz, hayatı boyunca derinlerde çakılı bir enkaz gibi, hiç kımıldamamış olmalı.
2015’te, 67 yaşında ölümünden kısa bir süre önce, bu şarkıyı Cauley’in de ne kadar güzel söylediğini düşünüyorum da… O rıhtımda saatlerce oturabilirdik… “Hiçbir şey değişmeden… Her şey aynı kalarak…”
37. doğum günümün akşamında zaman, bir plakla daireler çizerek uzaklaşıyordu. Ama saatin gittiği yönde değil…
Ardımdakiler, bana yetişemeyecek kadar geride; önümdekiler yakalayamayacağım kadar ilerideydiler… Sonra, dakikalar, geriye ne kaldıysa, onu almak için geri geldi… Biraz daha yol ve biraz daha müzik için almalarına izin verdim.
Artık plaktakiyle biraz daha kalabilirdim.