Uzun bir Pazar günüydü. Bir Stratüs örtüsü güneşle aramıza gri bir hat çizmişti. Rüzgar Beşparmak’ın eteklerinden aşağı çılgınca koşuyordu. Başlangıçta yamaçtaki zeytin ağaçlarının dallarında, yapraklarındaydı… Sonra kıyıdaki buğday başaklarının başında… Sonra sazlıkta ve dalgalarda… Buluşmak üzere sözleştiği birilerine yetişmek ister gibi acele içindeydi. Milet’in sakin tabiatlı beyaz taş bloklarının yanından hızla geçti… Ardından küçük bir…
Author: arda
Sanıyorum bir pazartesi günüydü. Aslında hangi gün olduğunun da bir önemi yoktu; çünkü buna çok benzeyen Salılarım ve Perşembelerim de olmuştu. Madison Square Garden’da 1978 sonbaharında sahne alan, Ian Anderson ve arkadaşları kadar neşe, heyecan ve heves doluydum. Üstelik bu üçüne tövbe etmiş azizlerin ülkesinde, bu üç günahı, ilk işleyişim de değildi. İşte yine uslanmaz…
Sanıyorum bir pazartesi günüydü. Aslında hangi gün olduğunun da bir önemi yoktu; çünkü buna çok benzeyen Salılarım ve Perşembelerim de olmuştu. Madison Square Garden’da 1978 sonbaharında sahne alan, Ian Anderson ve arkadaşları kadar neşe, heyecan ve heves doluydum. Üstelik bu üçüne tövbe etmiş azizlerin ülkesinde, bu üç günahı, ilk işleyişim de değildi. İşte yine uslanmaz…